Çocuklar Mutlu Mu Mutsuz Mu?
- Esra ÜLÇETİN
- 24 Nis
- 3 dakikada okunur

Sokakta oyun oynayan çocuklar ve sesleri artık nadir duyulan bir melodi oldu. Zaten az olan parklar boş, mahalle de oynayan çocuk sesleri yok, okul çıkışlarında sevinç çığlıklarından çok, yorgun yüzler var. Peki, gerçekten sormalıyız: Bugünün çocukları mutlu mu, yoksa mutsuz mu?
Eskiden bir çocuğun mutluluğu; toprağa basmak, arkadaşlarıyla ip atlamak, saklambaç oynamak, derslerini bitirince sokağa çıkmak, salçalı ekmek yemek ile ölçülürdü. Şimdi ise ekran süresi, dijital oyunlar, sosyal medyada beğeni almakla tanımlanıyor mutluluk. Bu gerçekten mutluluk mu, yoksa sadece geçici bir oyalanma mı?
Bir çok çocuk, küçük yaşta büyük sorumluluklar altında eziliyor. Başarı baskısı, sınav kaygısı, sürekli kıyaslanma… Oyun çağında bile “ geleceğin yarışına” üniversite telaşına hazırlanıyorlar. Oysa her çocuğun en temel hakkı, hata yapmak, düşmek ve yeniden kalkmak… Bunlar olmadan büyümek eksik kalmaktır. Hep bir çocuk yanları eksik büyümektir.
Çocukların mutsuz olmasının nedeni sadece bireysel değil, toplumsal olarak da onlardan beklentinin yüksek olmasıdır. Yoğun şehir yaşamı, artan ekonomik sıkıntılar, güvenli oyun alanlarının azlığın yerlerini beton binaların alması, aile içi iletişimsizlik gibi birçok faktör onları doğrudan etkiliyor.
Çocukların gözlerindeki ışıltıyı geri getirmek bizim elimizde. Onları dinleyerek, anlayarak, oyunlarına ortak olarak, hayatlarına dokunarak… Belki de en çok da onları “ başarılı” değil, “mutlu” bireyler olarak yetiştirmeyi hedefleyerek. Anne babalar, iyi niyetle çocuklarını en iyi okullara göndermeye, en iyi kurslara yazdırmaya çalışıyorlar. Ancak çoğu zaman onların duygusal dünyalarını gözden kaçırıyorlar. Bir çocuk, ders başarısıyla değil, gözlerindeki mutluluk parıltısıyla değerlendirilmelidir. Çocuklar sadece akademik bilgilerle değil, sevgiyle, ilgiyle, güvenle büyümeli.
Mutsuz bir çocuk sessizdir. Oyun oynamaz, hayal kurmaz, geleceğe dair heves taşımaz. Gülüşleri eksik, gözleri endişelidir. Ve ne yazık k, çevremize baktığımızda bu sessiz ve mutsuz çocukların giderek yaygınlaştığını görebiliyoruz. Herkesin gözü çocukların notlarında, başarılarında ama kimse “ Bugün mutlu musun çocuğum” diye sormuyor.
Çocukların mutsuz olmasının nedeni sadece bireysel değil, toplumsaldır da aynı zamanda. Yoğun şehir yaşamı, artan ekonomik sıkıntılar, güvenli oyun alanlarının azlığı, aile içi geçimsizlikler gibi faktörlerde onları doğrudan etkiliyor. Dijital çağın karmaşası içinde çocuklar, gerçek hayatla bağ kurmakta zorlanıyor.
Unutmayalım mutlu çocuklar mutlu bir toplumun temelidir. Bir çocuğun gülümsemesi dünyanın en büyük umudu değil mi?
Peki ya okullar? Onlara düşen sorumluklar neler ?
Çocukların hayatlarının büyük bir kısmı okulda geçiyor. Bu yüzden okullar, sadece akademik bilgi veren kurumlar değil, aynı zamanda çocukların duygusal, sosyal ve psikolojik gelişimlerine destek veren güvenli alanlar olmalı. Ancak çoğu zaman başarı odaklı sistem, çocuğun bireysel ihtiyaçlarını gölgede bırakıyor.
Okullara düşen ilk sorumluluk, her çocuğun biricik olduğunu kabul ederek hareket etmektir. Her çocuk aynı hızda öğrenmez, aynı şekilde düşünmez, aynı duygularla tepki vermez. Bu nedenle ezberci eğitimden çok, çocukların yaratıcılıklarını, merak duygularını ve kendilerini ifade etme becerilerini geliştirecek yöntemler benimsenmelidir.
Rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetleri, okullarda aktif ve ulaşılabilir olmalıdır. Sadece sorun yaşayan öğrencilerle değil, tüm öğrencilerle düzenli olarak ilgilenen, onları tanıyan, duygusal gelişimlerine katkı sağlayan bir destek sistemi kurulmalıdır. Zira mutsuzluk bazen sessizlikle gelir ve fark edilmeden büyür.

Okullar, çocuklar arasında güven, saygı ve empati kültürünü teşvik eden bir ortam oluşturmalıdır. Rekabetten çok iş birliğine dayalı birbirine yardım eden ve destekleyen bireyler olarak büyümelerine katkı sağlanmalıdır.
Ve elbette oyun… Çocukların hayatlarında olmazsa olmaz. Oyun bir lüks değil, bir ihtiyaçtır. Okul günlerinin içine daha fazla serbest zaman, açık hava etkinliği ve yaratıcı faaliyetler eklenmeli. Her çocuğun bir şey başarmak zorunda hissetmeden, sadece eğlenmek ve rahatlamak için zaman geçirebileceği alanlar oluşturulmalı.
Çocukların mutlu olup olmamasında okulların rolü büyüktür. Eğitimin amacı sadece sınav kazandırmak değil, hayatla baş etmeyi bilen, sağlıklı bireyler yetiştirmek olmalıdır. Doğayı , insanları ve hayvanları seven onlara zarar vermeyen bireyler yetiştirmek temel amaç olmalıdır.
MUTLU ÇOCUKLAR İÇİN MUTLU OKUL ORTAMLARI ŞARTTIR.
Comentários