top of page

Yeşil Aklama

  • Yazarın fotoğrafı: Ceren Nur Pekdemir
    Ceren Nur Pekdemir
  • 5 Kas 2024
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 27 Kas 2024


Konsept olarak sürdürülebilirlik hep vardı, fakat karşımıza tanımlı bir kavram olarak çıkması için yazının icadından itibaren 5200 yıl geçmesi gerekti. 1987 yılında Brundtland Komisyonu tarafından yayınlanan Ortak Geleceğimiz raporunda ilk kez tanımı yapılan Sürdürülebilir Kalkınma “bugünün ihtiyaçlarını karşılarken gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetlerini tehlikeye atmayan kalkınma” olarak karşımıza çıktı.


Sürdürülebilirlik

Evet, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını gözetmemizin lüzumunun vurgulanması gereken bir çağa doğduk. Öncesinde gelecek neslimize ev, arsa ve bahçe gibi onların hayatlarını bizimkinden daha iyi geçirmesi için miras bırakmaya çalışırken bu rapordaki tanımdan sonra sadece ihtiyaçlarından ödün vermeyecek şekilde bir miras bırakmak için çalışmaya başladık.



Böylelikle bıraktığımız mirasta kendi ihtiyaçlarından ödün vermeyecek şekilde yaşamalarını garanti altına almaya çalışıyoruz.

Daha iyi bir çevre ve toplum bırakmak yerine ‘ihtiyaçlarından ödün vermesinler yeter’ şeklinde de yorumlanabilecek bu sürdürülebilir kalkınma tanımı biz şu anın insanlarını geçmişte kalan nesillerden daha düşünceli olmaya itiyor.

Gerçekten çok düşünceli davranmaya başladık bu rapordan sonraki nesiller için desem yalan söylemiş olmam, baya siz okuyucuları ti’ye alıyor olurum. Fakat burada sürdürülebilirlik illüzyonundan bahsetmek için ayrı bir köşe gerekir. Bu bağlamda, gelecek yazılarımda da değineceğim yeşil aklama (green washing) konusuna kısaca bir giriş yapmam gerekirse, şirketlerin gelecek nesilleri korumak adına attıkları adımlarla kendilerine kâr kazandırma arayışlarını birleştiren ve deyimi yerindeyse sürdürülebilirlik içinde yer alan yeşil konularda yalan işler yapıp bunu da sürdürülebilir oluyoruz bize yatırım yapın şeklinde lanse edenlerin yaptıkları işleri tanımlamak için kullanılan bir terim diyebilirim. Mesela ünlü bir giyim markasının tüketicileri yanıltmak adına bir koleksiyonuna yeşil etiket yapıp üzerine büyük harflerle “bilinçli” yazması gibi.


Çevreyi koruma

Asıl kavramımıza dönecek olursak, sürdürülebilirlik üç temel kolondan oluşmaktadır; çevre, sosyal ve ekonomi. Bunun anlamı, finansal olarak gelişme yaşarken aynı anda çevreye zarar vermeden ve sosyal anlamda insana yakışır iş yapmak için adım atmaktır. Tabii son zamanlarda karşımıza çıkan ve sürdürülebilirlikle içi içe olmuş, ESG (Türkçesi ÇSY) olarak geçen çevresel, sosyal ve yönetişim (environmetal, social and governance) kelimelerinin baş harflerini birleştirerek ortaya çıkmış konseptten de bahsetmeden sürdürülebilirlik konusuna giriş yaptık diyemeyiz.


Bu toplam 4 kelime yani çevre, sosyal, ekonomi ve yönetişim, aslında sürdürülebilir olmak için yaşadığımız kapitalist dünyada yetiyor. Çevreye zarar vermeyen ve hatta geliştirmek için uğraşan, sosyal anlamda hem çalışanlarına hem de paydaşlarına fayda sağlayan, ekonomik olarak zarara uğramayan ve kâr getiren ve son olarak adil ve şeffaf bir şekilde çalışanlarla etkileşimli bir yönetim anlayışı benimseyen şirketleri sürdürülebilir olarak niteleyebiliriz.


Bu ilk köşe yazımı toparlayacak olursam, sürdürülebilirliğin çok yönlü ve hayatımızda karşımıza çıkacak her alana dokunan bir tarafı olduğunu söyleyebilirim. Sürdürülebilirlik konusunda yazılacak, çizilecek ve konuşulacak çok konu var. Sadece tanım yanlışlığı değil yapılan uygulamalar konusunda da boşluk ve yanlışlar mevcut. Ama ilk önce bu konuyu doğru anlamamız ve neden karşımıza bu kadar sık çıktığını öğrenmemiz için itici güç olan çevre konusuna değinmemiz gerek. Çevre konusunun sağ kolu olan iklim değişikliğini bir sonraki yazımda ele alacağım.


Tekrar görüşene kadar esenlikle kalın…

Ceren Nur Pekdemir – Kendi Çapında Sürdürülebilirlik Profesyoneli

Yorumlar


SiRA_06.jpg

Astarte

URFA

IMG_0783.WEBP

 

TONY PONS

Handmade Footwear

Made in Spain

Creatlish

© 2025 by Creatlish. Powered by Creatlish

  • Instagram
bottom of page